Kimler Bilirkişi Olamaz ?

Umut

New member
Kimler Bilirkişi Olamaz? Bir Hikâye Üzerinden Düşünmek

Bir zamanlar küçük bir kasabada, herkesin çözüm bulmaya çalıştığı bir tartışma vardı. Bu, bir binanın inşaatında kullanılan malzemelerin kalite standartlarını aşan bir sorun olmuştu. Kasaba halkı, oldukça zorlayıcı ve karmaşık bir davayla karşı karşıyaydı. Herkesin bir çözüm önerisi vardı, ama kimse gerçeği tam olarak görmüyordu. Bu hikâyenin ana karakteri olan Ahmet, tam da bu noktada devreye girdi. Ancak, işler hiç de beklediği gibi gitmedi.

Ahmet, kasabanın en eski inşaat mühendisiydi. Yılların deneyimiyle, her türlü yapısal sorunu çözebileceğini düşünüyordu. Ne de olsa, yıllarca büyük projelerde çalışmıştı. Ama Ahmet’in bir kusuru vardı: biraz fazla güveniyordu. Ne zaman bir sorun çıksa, ilk yaptığı şey, çözümün matematiksel ve teknik kısmına odaklanmak oluyordu. Bu da onu çok stratejik bir düşünme biçimine itiyordu. Diğerlerinin söylediklerini pek dikkate almaz, çözümün en hızlı ve pratik yolunu arardı. Ahmet, mesleğinin ötesinde, kendi dünyasında bir tür mutlak doğruya sahip olduğuna inanıyordu.

Bir gün, kasaba meydanında büyük bir tartışma patlak verdi. Bir inşaat mühendisi olarak, Ahmet’in işi bu tür durumlarla ilgilenmekti, ancak bu sefer işler farklıydı. Bir bina inşa edilmeden önce, malzemelerin kalitesiz olduğunu iddia eden bazı kişiler vardı. Kimse durumu net bir şekilde açıklayamıyordu. Bazıları, bina için gerekli olan bazı belgelerin eksik olduğunu, diğerleri ise işçilik hatalarından bahsediyordu.

Ahmet’in Çözüm Odaklı Yaklaşımı

Ahmet, hemen devreye girdi. Durum çok karmaşıktı, ama Ahmet çözümü hemen bulabileceğini düşündü. Bilirkişi olarak atandığında, tüm enerjisini malzemelerin teknik özelliklerine ve inşaatın yapısal sağlamlığına odaklamaya yöneldi. Çözümünü hızlıca sundu: "Malzemeler uygunsuz değil, sadece doğru kullanılmamış. Çözüm basit; yeni bir yapısal analiz yapın ve eksik yerleri güçlendirin."

Birçok kişi, Ahmet’in önerisini kabul etti, ama bazıları tereddüt ediyordu. “Ahmet’in önerisi doğru olabilir ama ya bu sadece yüzeysel bir çözümse?” diyenler de oldu. Onlar, teknik bilgiden çok, bu işin daha derin yönleriyle ilgilenilmesi gerektiğini savunuyorlardı.

Elif’in Empatik ve İlişkisel Yaklaşımı

Kasabada aynı davada yer alan bir diğer karakter ise Elif’ti. Elif, psikologdu. İnşaatla ilgili teknik bir uzmanlığı yoktu, fakat insan ilişkileri ve toplumsal etkiler üzerine derin bir bilgisi vardı. Kasaba halkının kaygılarını dinlemeye ve insanları anlamaya büyük önem veriyordu. Herkesin farklı kaygıları, korkuları ve güvensizlikleri olduğunu biliyordu.

Elif, Ahmet’in çözümüne şüpheyle yaklaşarak, "Belki de malzemelerin kalitesi gerçekten kötü değil ama insanlar bu bina ile ilgili güven kaybı yaşadılar. Bunu çözmek, sadece yapısal değil, aynı zamanda toplumsal bir mesele olabilir," dedi. Elif’in önerisi, kasaba halkının endişelerini dinlemek ve onlarla empatik bir yaklaşım sergilemekti. Onun için çözüm, sadece mühendislik harici bir şeydi: İnsanları dinlemek, onların kaygılarına saygı göstermek ve güven inşa etmek.

Ahmet, bu yaklaşım karşısında şaşkına döndü. O, çözümün net ve teknik olmasından yanaydı. İnsan psikolojisinin, mühendislik kadar önemli olduğunu ilk defa düşünüyordu.

Tarihsel ve Toplumsal Yönler: Kimler Bilirkişi Olamaz?

Elif ve Ahmet arasındaki bu çatışma, aslında daha büyük bir tartışmayı gündeme getiriyordu: Kimler bilirkişi olabilir? Kimlerin görüşleri gerçekten geçerlidir?

Hikayenin derinliklerinde, toplumsal bir mesele yatar. Geleneksel olarak, bilirkişilik genellikle teknik bilgiye sahip olanlarla özdeşleştirilmiştir. Ahmet’in bakış açısı, bu bakış açısının en güçlü örneğiydi. Ancak Elif’in yaklaşımı, toplumsal güven ve insan ilişkileri üzerine odaklanarak, bilişsel yeteneklerden daha fazla bir şeyin önemli olduğunu savunuyordu. Elif, toplumda bir denge kurulması gerektiğine inanıyordu; her bir bireyin düşüncesi ve hisleri, sadece teknik bir bakış açısıyla anlaşılabilecek kadar basit olamazdı.

Bu noktada, tarihe bakmak faydalı olabilir. Bilirkişilik, Antik Yunan’a kadar uzanır. O dönemde, bilirkişilik sadece teknik bilgiyle sınırlı değildi. Toplumun değerleri ve etik anlayışları da önemli faktörlerdi. Günümüzde, teknik bilgi ne kadar değerli olursa olsun, bir kişinin toplumda ne kadar güvenilir olduğu, gerçekten nasıl bir etkisi olduğu da oldukça önemlidir. Ahmet’in teknik bilgisini sorgulamak yerine, Elif’in toplumsal çözüm odaklı yaklaşımını anlamak, belki de bir adım daha ileri gitmeyi sağlayabilir.

Bir Çözüm Bulunabilir mi?

Hikâyenin sonu aslında bir çözüm bulma arayışına dayanıyor. Ahmet ve Elif, sonunda tartışmalarını sürdüremeyeceklerini fark ettiler. Ancak, hem teknik bilgilerin hem de empatik bir yaklaşımın birleştirilmesinin çok daha güçlü olabileceğini anladılar. Kasaba halkı da onları izledi ve sonunda, Ahmet’in önerdiği teknik değişikliklerin yanı sıra, Elif’in önerdiği güven artırıcı toplantılar yapıldı. Kasaba halkı, birbirine daha yakın ve daha güvenli bir toplum haline gelmişti.

Sizin Görüşünüz Ne?

Bu hikâyede Ahmet ve Elif’in bakış açıları birbirini nasıl dengeledi? Teknik bilgi ile empatik yaklaşımlar birbirini nasıl tamamlayabilir? Bilirkişi olmanın sadece bilgiyle mi, yoksa toplumla olan ilişkilerle mi ilgili olduğunu düşünüyorsunuz? Bu sorular, sizce gelecekteki çözüm arayışlarına nasıl bir ışık tutar?

Bu soruları düşünürken, belki de bilirkişiliğin sadece teknik bir meslek değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu anlamak önemlidir.